Page 1 of 3 Tarih boyunca bilimde, sanatta, dinde, siyasette, eÄŸitimde, askeriyede, ekonomide ve daha birçok sahada binlerce dehâ yetiÅŸmiÅŸtir. Bu insanlar ülkelerine büyük faydalar saÄŸlamanın yanında insanlık ve medeniyete de büyük katkılarda bulunmuÅŸtur. Son yüzyıla kadar bu olaÄŸanüstü fertlerin yetiÅŸtirilmesi için sistematik programlar uygulanmazken, bilgi çağına yaklaÅŸtığımız son yıllarda bu fertleri sistematik bir tarzda, arayıp bulma ve eÄŸitme gayretleri hız kazanmıştır.
Dehâ potansiyeli olan öÄŸrencilerin tanınması ve bulunması kadar bunların yetiÅŸtirilmesinde zorluklar vardır. Ä°lk akla gelen zorluk zekâ testlerinin dehâyı tesbit etmede yüzde yüz tutarlı olmaması ve bu testlerin hızlı düÅŸünme gücü, hafıza gibi özellikleri belli bir oranda ölçebildiÄŸi, ancak dehâyı dehâ yapan ÅŸeylerin sadece bunlardan ibaret olmadığıdır. Zekâ testleri ve ülkemizde yapılan Anadolu Liseleri imtihanlarına benzeyen baÅŸarıyı ölçen imtihanlar dehâyı tesbit etme adına sadece birer ipucu verebilmektedir. Yapılan araÅŸtırmalar göstermiÅŸtir ki dahî olan kabiliyetler zamanla ve olayların akışı içinde ortaya çıkmaktadır. Önceden yapılacak tahminler çoÄŸu zaman doÄŸru sonuçlar vermeyebilir. Dehâ potansiyeline sahip bir çocuÄŸun iradesi ve hareket etmeye baÅŸladıktan sonra neyi yapıp, neyi yapamayacağında serbest olmasının getirdiÄŸi belirsizlikler, yapılacak tahminleri oldukça geçersiz kılabilir. Bu sahada yapılmış binlerce araÅŸtırma, yazılmış yüzlerce kitap olmasına raÄŸmen insanın kompleks yapısının getirdiÄŸi karmaşıklık, dehânın berrak tanımı, tesbiti ve yetiÅŸtirilmesi konusunda belirsizlikleri giderememiÅŸtir. BÄ°LÄ°M OLÄ°MPÄ°YATLARI DÂHÄ° ÖÄžRENCÄ°LERE OLAN Ä°LGÄ°YÄ° ARTIRIYOR Aslında 1975 yıllan bütün dünyada süper beyinlerin eÄŸitimine olan ilginin arttığı yıllardır. Bu yıllarda Dahî ÖÄŸrenciler Dünya Konseyi’nin kuruluÅŸunu ve uluslararası konferanslar ile bilgi alışveriÅŸinin hız kazandığını gözlüyoruz. Aynı yıllarda henüz batıya kapalı olan DoÄŸu Bloku ülkeleri kendi aralarında matematik, fizik ve kimya olimpiyatlarını baÅŸlatarak, dahî öÄŸrenciler için bir rekabet ortamı oluÅŸturmaya baÅŸlamıştı. 1985 yılından itibaren baÅŸta ABD olmak üzere Türkiye dahil birçok batılı ülke bilim olimpiyatlarına resmen katılmaya baÅŸladılar ve artık olimpiyatlar milletlerarası bir nitelik kazandı. Son 10 yıldır geniÅŸleyen bu yarışmalar 1994 yılı itibariyle matematikte 75, fizikte 50, kimyada 40 ülkenin katılımıyla gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bilhassa lise son sınıf ve isterse daha küçük yaÅŸtaki öÄŸrencilerin katılabildiÄŸi bu yarışmalar son yıllarda, dehâ potansiyeli taşıyan ve bilime yönelmiÅŸ öÄŸrencilerin çalışmalarının son derece objektif ölçüler içerisinde deÄŸerlendirildiÄŸi bir yapıya dönüÅŸmüÅŸtür. Ayrıca bu yarışmalar, katılan ülkelerin üstün yetenekli öÄŸrencilere verdikleri eÄŸitim kalitesinin bir göstergesi olarak da deÄŸerlendirilir. Birçok ülke milletlerarası boyut kazanan olimpiyatlara hazırlık gayesiyle daha altsınıfları kapsayan ülke içi yarışmalar düzenlemeye baÅŸlamıştır. Romanya, Macaristan, Rusya, Avustralya gibi bazı ülkelerde bu tür ülke içi yarışmalar ortaokul birinci sınıf seviyesindeki öÄŸrencilere kadar indirilmiÅŸtir. Hatta matematik dalında 12 yaşında bir öÄŸrencinin dünya birincisi ve fizikte 11 yaşında bir diÄŸerinin dünya üçüncüsü olması ve bu öÄŸrencilerin DoÄŸu Bloku’ndan deÄŸil de ikisinin de Avustralya gibi bir batılı ülkeden çıkmış olması ilginçtir. Fizikte 1993’de kırılan bu son rekorun bir öncesinde, (1992 yılında) 14 yaşında bir Türk öÄŸrenci Salih Adem’in dünya üçüncüsü olarak en genç yarışmacı seçildiÄŸini de buna eklersek, olimpiyatların artık doÄŸu tekelinden tamamen çıktığını ve milletlerarası bilim yarışına dönüÅŸtüÄŸünü söyleyebiliriz.
|