header image
Matematik Haberleri ArÅŸivi arrow Matematik haberleri arrow Edebiyatçıların matematiÄŸi nasıldır? Zaman 2004
Edebiyatçıların matematiÄŸi nasıldır? Zaman 2004 Yazdır E-Posta

Çocuklara verilmesi gereken eÄŸitim, geometri ve ÅŸiirden ibaret olmalıdır.Sözü, yanılmıyorsam Descartes'e aittir.

Pek haklıdır bu sözün sahibi. Geometri, soyut ve analitik düÅŸünebilme, hayal kurma yeteneÄŸi kazandırır insana. Åžiir de bir bakıma böyle bir yetenek gerektirir. Ä°kisinin bir arada bulunması ne muhteÅŸem bir sonuç verirdi! Ne var ki edebiyat adamlarının, ÅŸairlerin matematikten hazzettiÄŸi pek görülmemiÅŸtir. YaÅŸam öykülerini karıştırdığınızda çoÄŸunun bir 'matematikzede' olduÄŸunu görürsünüz. HoÅŸ içlerinde edebiyattan nefret edenler de vardır; ama bu dersi anlamadıklarından deÄŸil, sıkıcı ve yararsız bulduklarındandır. Matematikse ÅŸöyle böyle deÄŸil,


adamakıllı püsküllü beladır. YaÅŸar Nabi Nayır'ın Varlık dergisinde yayımladığı ve sonradan kitaplaÅŸan "Edebiyatçılarımız KonuÅŸuyor" baÅŸlıklı mülakatta, yazar ve ÅŸairlere "Çalışkan bir talebe miydiniz? Hangi dersleri sever, hangilerinden hoÅŸlanmazdınız? Talebelik hayatınıza ait zikretmek istediÄŸiniz hatıralarınız var mı?" sorusu da sorulmuÅŸtur. Bu soruya verilen cevaplar da apaçık gösterir ki edebiyatımızın matematiÄŸi hakikaten 'zayıf'tır. Ä°sterseniz sabrımıza sabır katıp, talebelik yıllarında kim çalışkan, kim tembeldir ve kim matematik belasından ne cefalar çekmiÅŸtir bir bakalım... Sonra da hem dünyanın gelmiÅŸ geçmiÅŸ en büyük matematikçilerinden biri hem de rübai'nin aÄŸababası olan Ömer Hayyam'ın önünde bir kere daha saygıyla eÄŸilelim! 

"Çamlıcadaki EniÅŸtemiz"in, "BoÄŸaziçi Mehtapları"nın yazarı Abdülhak Åžinasi Hisar, pek çok edebiyat adamımız gibi Galatasaray Lisesi mezunudur. Abdülhak Åžinasi Bey, Fransızca, Farisi, kitabiyat, edebiyat, gibi derslerden kolayca mükafatlar alır; hatta hiçbir mecburiyet olmadığı halde Fikret'in Rübab-ı Åžikeste'sini ezberlemiÅŸtir; ama sayısal derslere, mesela geometri ve cebire gelindi mi iÅŸ deÄŸiÅŸir, müÅŸkülat baÅŸlar. Bazı arkadaÅŸları gibi o da ancak hocalarından hususi dersler alarak sınıfı geçebilmiÅŸtir. Falih Rıfkı Atay da talebelik hayatında matematikten çok çekmiÅŸtir. Tarih ve edebiyat dersleri hep iyidir iyi olmasına da riyaziyeden (matematik) hiç mi hiç hoÅŸlanmaz. Bir gün 'Hayvanat' dersinde gizlice bir hayvan kitabı okuyordur. O sırada çıngıraklı yılanları anlatmakta olan hoca (ki çok ters bir adamdır) kendisini dinlemediÄŸini fark edip birden ona döner ve soruyu yapıştırır: "Çıngıraklı yılanın çıngırak neresindedir?" Falih Rıfkı kızarır, bozarır, utanır. Bu sırada hoca kaşınmak için elini ensesine götürür. O da hoca acıdı da iÅŸaret veriyor sanır ve "Kulağında efendim" diye cevaplar soruyu. Hoca bir çıkışır ki sormayın; zavallı Falih Rıfkı'nın üç cuma izni yanar ve tatil günlerini okulda geçirmek zorunda kalır.

Sait Faik, bırakın dersleri, talebelikten nefret eder. Liseyi de güç bela bitirmiÅŸtir. Hiçbir dersi de sevmez. O zaten, "çocukluÄŸunda da gençlik yıllarında da bir ÅŸey olmaya deÄŸil, olmamaya karar vermiÅŸtir." Ziya Osman Saba, ne lisede ne de üniversitede çalışkan bir talebe olmadığını itiraf eder. Derslerle arasının iyi olmadığı ÅŸuradan belli ki lisede de üniversitede de çift dikiÅŸ yapmıştır. Ä°kmale kaldığı da çok olmuÅŸtur Ziya Osman'ın. MatematiÄŸi ve matematikle ilgili dersleri hiç mi hiç kafası almaz; oldum bittim sınıfın sonuncusudur matematikten. Hatta bir gün derse kaldırılan bir öÄŸrencinin bilemediÄŸi çok basit bir soruyu hocası, "Bunu Ziya bile bilir" deyip soruyu ona yöneltmiÅŸtir; ama Ziya Osman bu soruyu bile bilememiÅŸ ve sonunculuk rekorunu yine muhafaza etmiÅŸtir. Böyledir; ama o iÅŸi tembelliÄŸe vurmadığı için liseden sonra Hukuk fakültesini de bitirmeyi baÅŸarmıştır. Onun çocukluÄŸundan itibaren biricik hayali meÅŸhur bir ÅŸair olmaktır. Ziya Osman'ın hem okul arkadaşı hem de can yoldaşı Cahit Sıtkı Tarancı ise liseye kadar adamakıllı çalışkan bir talebedir; hele Fransız mektebinde çoÄŸu zaman sınıfının birincisidir. Hemen her derse aÅŸkla çalışır; ne var ki liseden itibaren matematik, fizik ve kimya onu sıkmaya baÅŸlar.

Derslerle arası iyi olmayanlardan biri de Oktay Akbal'dır. Hele cebir, fizik ve kimyadan oldum olası hazzetmez. Tarih, coÄŸrafya ve felsefeden hoÅŸlandığı olur; ama o kadar sevmek istediÄŸi halde edebiyatı sevemez. Çünkü ona göre "Okullarımızda okutulan edebiyat dersleri bir fosil yığınından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Bu derslerde insan edebiyatı seveceÄŸi yerde, ondan nefret etmesini öÄŸrenir." Turgut Uyar da hiç çalışkan bir talebe olamadığını itiraf etmiÅŸtir. Ä°stisnasız bütün dersler onu sıkar. Hele cebir, hele fizik hele geometri... Buna raÄŸmen sınıfta kalmamayı baÅŸarmıştır ÅŸairimiz. Edebiyat derslerini biraz sever; ama sene başında kitapları alır almaz edebiyat kitabını baÅŸtan sona okuduÄŸu için sonraki aylarda onun için dersin hiçbir cazibesi kalmaz. Zaten hocalar kitapta yazılanlardan baÅŸka bir ÅŸey anlatmıyordur. Bedri Rahmi EyüboÄŸlu ise daha çocukluÄŸunda bütün derdi resim olduÄŸu ve bütün vaktini resim aldığı için kitap okumaya bile vakit bulamamıştır. "Resim sevdası olmasa iyi bir talebe olurdum." der; çünkü lisede gece yarılarına kadar resim yapar, sabaha kadar okur; kalan üç dört saati de uykuya ayırır olmuÅŸtur. Åžairimiz, ancak Fransızca'yı söktüÄŸünde edebiyattan zevk almaya baÅŸlar. Zaten lisede edebiyat, Fransızca ve hayvanat dersinden baÅŸka hiçbirine aklı yatmıyordur. Bedri Rahmi'nin lisede en fazla gördüÄŸü not, 'sıfır'dır. "Lisede aldığım sıfırları bir araya getirebilsem dünyayı yerinden oynatabilirdim." sözü onundur.

Haklarını yemeyelim, talebeliklerinde matematikten, fizikten hoÅŸlanan, bu dersleri hakkıyla baÅŸaran ÅŸair ve yazarlarımız da hiç yok deÄŸildir. Mesela Necati Cumalı bunlardan biridir. O, lisede edebiyat derslerinden hiç hazzetmezdi. Filan ÅŸairin hayalleri renkli, hisleri samimi filanınki derin, renksiz gibi meseleleri pek saçma bulurdu. Tembel deÄŸildi ama imtihanlar yaklaÅŸmayınca (ki bu bizim milli karakterimizdir) çalışayım demezdi. Fakat çalışmayı kafasına koydu mu severek çalışır; pek çoklarının aksine matematik ve fizikten zevk alır, problem çözmek ona müthiÅŸ zevk verirdi. Nurullah Ataç'ın da aklı en çok matematiÄŸe erer; ama o yalnız dersten deÄŸil, sınıfta bulunmaktan sıkılır. Ders bir bitse de bahçeye çıksam diye sabırsızlanıp durur. Zaten bu yüzden okulu bitirememiÅŸ, Galatasaray'ın dördüncü sınıfından ayrılmıştır. "Okusaydım riyaziyeci (matematikçi) fizikçi olmak isterdim." demiÅŸtir Varlık dergisine verdiÄŸi mülakatta.

Ali Çolak

30 Mayıs 2004

<Önceki   Sonraki>
MATEMATİKÇİ PULU
HÄ°PERBOLÄ°K UZAY
FOTO MATEMATÄ°K
C.Sequin Galeri
MATEMATİK AFİŞİ
G.W.Hart galeri
KARÄ°KATÃœR
M.C.Escher galeri
MATEMATÄ°K KÄ°TABI
MATEMATÄ°K FÄ°LMÄ°