Sayfa 1 / 8 Yıldız GÜVEN Marmara Üniversitesi, Atatürk EÄŸitim Fakültesi, Ä°lköÄŸretim Bölümü, Ä°STANBUL ÖZET: Sezgi; kısaca bir problemin, kavramın, olgunun çok dikkatle incelenmeden, deneye ve akla-mantığa vurmadan dolaysız kavranmasıdır. Okulöncesi dönem çocukların ilk matematiksel düÅŸünmelerinin temelinde daha çok sezgiler yer alır. AraÅŸtırmacılara göre sezgisel düÅŸünmenin birey için pek çok olumlu etkisi vardır. ÖrneÄŸin; sezgisel düÅŸünme sayısal problemlerdeki baÅŸarıyı artırır, problem çözme sürecini güçlendirir, iliÅŸkileri çabuk ve açık algılamaya yardım eder. Gardner’e göre de üstün bilim adamlarını üstün yapan sezgileridir.
Harlan’a göre ise tarih içerisinde pek çok keÅŸifler sezgisel bilgilere dayanmıştır. Önemi konusunda daha pek çok neden gösterebileceÄŸimiz sezgisel düÅŸünme özelliÄŸimiz eÄŸitim sistemlerinde gerektiÄŸi ilgiyi görmemektedir. Hatta araÅŸtırmacıların ortak kanısı sezgisel düÅŸünmenin okul ortamında teÅŸvik edilmediÄŸi gibi engellendiÄŸi ÅŸeklindedir. Bruner ise ilkokul döneminde formalize edilmiÅŸ bilgilerin sezgilerin önüne geçmesini ve böylece etkisini azaltmasını bir olumsuzluk olarak görmektedir. Özellikle erken çocukluk döneminde sezgisel düÅŸünmenin geliÅŸtirilmesi konusunda eÄŸitimcilerin ve anne babaların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Sezginin Tanımı Sezgisel düÅŸünme; hepimizin, hemen her yaÅŸta günlük hayatımızda kullandığı bir düÅŸünme tarzıdır. Kimilerimiz sezgilerine çok sıklıkla, çekinmeden baÅŸ vurur; kimilerimiz ise sezgisel düÅŸünmekten korkar, zorunlu olmadıkça sezgilerini kullanmaz ama çeÅŸitli nedenlerle sezgilerine baÅŸ vurmak zorunda kalır. ÇoÄŸumuz ise bazı düÅŸünsel becerilerimizin sezgi tanımı içerisinde yer aldığını bile bilmeyiz. Bu noktada sezginin tanımını bazı görüÅŸler doÄŸrultusunda vermek gerekirse ortak bir tanımda buluÅŸulabilir. ÖrneÄŸin; Rosendal ve Yudin (1997) sezgiyi “Mantıksal muhakemeye baÅŸvurmaksızın hakikati doÄŸru olarak kavrayabilme yeteneÄŸi” olarak tanımlamışlardır. Ozankaya’ya (1995) göre sezgi “Bir araca, mantıksal bir ön hazırlığa gerek kalmadan, doÄŸruyu dolaysız kavrama yetisi” dir. HançerlioÄŸlu’na (1989) göre ise sezgi, “Deney ve düÅŸünmenin belli bir birikimi sonunda birdenbire gerçekleÅŸen bilme” dir. Verilen pek çok tanımından yola çıkarak sezginin bir bilgiyi (veya hakikati, kavramı, genellemeyi, bir düÅŸünü) deney yapmadan, mantıksal muhakemeye baÅŸvurmadan birden bire kavrama olduÄŸunu; fakat böyle bir düÅŸünme tarzı için kiÅŸinin belli deneyimlere, birikimlere ihtiyaç duyduÄŸunu söyleyebiliriz.
|