header image
Matematik Haberleri ArÅŸivi arrow Matematik haberleri arrow Sinan'ın 'Ters Lâle'si
Sinan'ın 'Ters Lâle'si Yazdır E-Posta

Sinan, sadece bir taÅŸ-toprak ya da kubbe meselesi deÄŸil. O, Osmanlı zenginliÄŸinin yapısal ve ideolojik mantığını sindirip, uygarlığın güçlü soluÄŸunu gelecek kuÅŸaklara iletti. Ama hiçbir zaman Sinan tek başına deÄŸildi. Onun getirmiÅŸ olduÄŸu Ters Lâle bir aykırılığın simgesiydi. Süleymaniye ise bu aykırılıkların en dorukta olanı

 

Mimarî, bütün yerleÅŸik toplumlar için, kent kültüründeki standardı anlatan baÅŸlıca övünç kaynağı, uygarlığın göstergesi. Paris, Atina ve Ä°stanbul'un çekiciliÄŸi buradan gelir. Ama aynı ÅŸeyi edebiyat için söylemek mümkün deÄŸildir. Dostoyevski'yi veya Victor Hugo'yu okuyabilmek için önce okuma-yazmayı bilmek gerekir, sonra dillerini. EÄŸer dillerini bilmiyorsanız birinin aracılığına ihtiyacınız var demektir. Resim sanatı da bu bakımdan avantajlıdır. Ama resmi görmek için de ya galeriye, ya da müzeye gitmeniz icabeder. Boyutları ve programı bakımından ‘büyük sanatlar' grubuna giren mimarlık ürünleri, teknik olarak mühendisliÄŸi de ilgilendirir. Bir mimari eser, barınma, mekan sınırlama gibi belirli iÅŸlevleri yerine getirmekten baÅŸka çaÄŸlar sonra bile sembolik ve kalıcı niteliÄŸini koruyabiliyor. Bir fabrika binası ile Aysofya ya da Süleymaniye'nin farkı bu noktada ortaya çıkıyor. Tabii burada unutulmaması gereken yapıdan çok o yapılara ÅŸekil veren mimarlar, ustalar. Zaten, "Sinan olmasaydı Sülemaniye nasıl olurdu?" sorusu sanırım ebediyen cevapsız kalacaktır. Mimar Sinan öylesine bir tarz, öylesine bir üslûp getirdi ki, bunun sırrı hâlâ çözülebilmiÅŸ deÄŸil. Bir "Ters Lâle"bir "Piramidal Kütle" Sinan'da anlam kazandı.

Mimar Sinan'ın eserlerindeki sırları, incelikleri anlayıp çözmek hiç de kolay deÄŸil. ArÅŸivler hâlâ Sinan'la ilgili karanlıkta kalmış sayısız belgeyle dolu. Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü öÄŸretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Mülayim yazmış olduÄŸu kitapta Sinan'ın birtakım inceliklerini ve ÅŸifrelerini ortaya çıkarıyor. HerÅŸeyden önemlisi Sinan'ın aÅŸkını ve ruhunu bize sunuyor. Ve Sinan'ın yapılarından çok içindeki duygularının incelenmesi gerektiÄŸini söylüyor. Arkeoloji ve Sanat Yayınları'nda çıkan ‘Ters Lale, Osmanlı Mimarisinde Sinan Çağı ve Süleymaniye' isimli kitapta Sinan'ın eserlerindeki incelikler, sanatlar tam olmasa da kısmen aydınlığa çıkıyor. Mimar Sinan ve mimari incelikleri üzerine bu zamana kadar binlerce kitap yazıldı ama bu son kitap, Sinan'ı ortaya koyması açasından özgün bir çerçeve çiziyor. Selçuk Mülayim kitapta Sinan'ı sadece olumlu yönleriyle ele almıyor, onu eleÅŸtirme cesaretini de gösteriyor.

Sadece Sinan yoktu

Kitapta, mimarı bilinmeyen bazı yapıların Sinan'a ait olup olmadığı konusundaki tartışmalara da son noktayı koyuyor. Yazara göre; Sinan tek başına deÄŸildi. Sinan ayarında iÅŸ yapabilen onun kadar güçlü baÅŸkaları da vardı. Bunlardan Sedefkar Mehmet AÄŸa, Sinan okulunun mensubuydu. Yani gelenek, sistem ya da anlayış hangi adla anılırsa anılsın, aynı üslubu yaÅŸatan fakat ismi bilinmeyen baÅŸka mimarlar da en az Sinan kadar vardı. Osmanlı inÅŸaat teknolojisinin entellektüel potasında oluÅŸan Sinan estetiÄŸi, kendinden önceki bazı mimari alışkanlıkları ayıklarken, bazı gelenekleri yeniden iÅŸleyerek güçlendirmiÅŸ ve pekiÅŸtirmiÅŸtir. Sinan okulunun Osmanlı mimarisine esas olan en önemli buluÅŸu kubbe-mekan iliÅŸkilerini en ideal biçimde formüle edebilmek olmuÅŸtur. Bu estetikte, bir gözlemcinin ilk algıladığı ÅŸey; zengin ve geniÅŸ programlı kompozisyonun hassas dengesidir. Ä°ster tam merkezi, ister hafifçe uzunlamasına olsun, her plan ÅŸemasında bu denge görülmekle kalmaz, strüktürün kütle kompozisyonuna yansıması daha açık sözlü bir anlatım kazanır. Yazar Selçuk Mülayim bu konuyu yorumlarken ÅŸöyle diyor: "Beylikler çağının kararsız fakat çeÅŸnisi bol denemeleri, öteki Ä°slam ülkelerinde bir türlü çıkış yolu bulamayan yöresel denemeler sadece Sinan estetiÄŸinde en akılcı çözüme ulaşır." Ama Mülayim, Sinan'ı hafifçe yermekten de geri kalmıyor; "Sinan baÅŸka mimarlar tarafından daha önce kullanılmış olan bütün unsurları öyle beklenmedik, öyle büyük bir armoniye soktu ki; baÅŸkalarının keÅŸfettiÄŸi ÅŸeyler bile artık onun malı oldu" diyor. Mülayim bununla da yetinmiyor, Sinan'ın mimari oyunun kurallarını bozduÄŸunu da ileri sürerek "GeleneÄŸin güçlü desteÄŸinde ulaşılan bu doÄŸal kolaylık onun sanki bir tanrı vergisine sahip olduÄŸu izlenimini uyandırdı. O hiçbir formu keÅŸfetmedi; formların yeni ölçülerini belirledi. Bununla Sinan'ı küçümsemiyoruz; tersine, oyunun kurallarını deÄŸiÅŸtirmek gibi en zor olanı baÅŸardığı için sorunun üzerine gidiyoruz" ÅŸeklinde tartışmaya açık bir yorum getiriyor. Bu konuya bir de örnek veriyor, Sinan'ın merkezi hacmi örten kubbe fikrinin, birkaç yüzyıllık geliÅŸme ve birkaç sanatçı kuÅŸağının arayışları sonunda belirginleÅŸtiÄŸi rahatça kabul edilebilir diyor.

Ä°skelet mimarisi

Mimar Sinan'ın Osmanlı mimarisine katkıları birkaç yönlüdür. O güne kadar denenmemiÅŸ biçimleri ve teknikleri yaklaşık aynen uygulamış, fakat mekan kavramını daha etkili hale getirmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, dört, altı ve sekiz desteÄŸe oturan baldaken yapı daha önce, hem de oldukça büyük ölçülerde denenmiÅŸ olmasına raÄŸmen, bu türler Sinan tarafından ele alınarak giderek yaygınlaÅŸmıştır. Bu anlamda, Sinan'ın inÅŸaat anlayışına bir çeÅŸit ‘iskelet mimarisi' demek mümkün. Yani Sinan, yapılarını bir insan iskeleti gibi kurgulayıp, onun üzerine gerekli olan parçaları yerleÅŸtirdi. Ortaya çıkan eser ise tamamen Sinan'ın dini ve duygusal içtenliklerinin ruhu oldu. Bu mimaride duvarlar, sadece mekanı sınırlamıyor, taşıyıcı olmayan duvarlar sık sık delinebildiÄŸi için iç mekana ışık dağıtan pencereler bütün yüzeye yayılabiliyor. Sinan, kütlenin iÅŸleniÅŸine içte ve dışta büyük katkıları olan duvarlara birkaç sıra halinde pencere dizerek yüz tasarımını geliÅŸtirmiÅŸ. Ä°ç mekana ışık saÄŸlayan pencereler, Sinan'ın eserlerinde dışta dörtgen yüzeylerin içini boÅŸaltırken büyük kemerlerin içine öylesine istif edilir ki, aynı çarpıcı ritim ayrıntıda ve genelde buluÅŸur. Prof. Dr. Mülayim, Sinan'ın kullanmış olduÄŸu bütün unsurların bir milimetrik hesaplama ile mümkün olabileceÄŸini belirtiyor ve Sinan'ın bunu çok iyi kullandığının altını çiziyor. Mülayim, "Sinan'ın eserlerinde hiçbir fazlalık görmek mümkün deÄŸil. Onun süslemeleri veya kullanmış olduÄŸu taşın ebadı yapının içindeki bütünlüÄŸü tamamlıyor. Renkler bile Sinan'ın yapılarında birer tamamlayıcı objedir. Bu tamamlayıcılık sadece estetik deÄŸil aynı zamanda yapının geleceÄŸi için de gerekliydi. Bu yüzden Sinan'ın eserlerinde herÅŸeyde bir düzen hakimdir" diyor.

Sinan'ın her yapısı önemlidir ama bunların arasında Süleymaniye'nin tarzı çok farklı. Belki Edirne'deki Selimiye öncelikli olabilir ama Süleymaniye'deki aykırılık onun ön plana çıkması için yeterli. Sinan, Süleymaniye'yi bir OrtaçaÄŸ mimarının ustalık ve deneme mantığının çözümlenmesi bakımından adeta bir fenomen olarak önümüze sürüyor. Ve yazar Mülayim, Süleymaniye'deki Sinan'ı yorumlarken ÅŸu cümleyi söylemekten kendisini alamıyor; "Bir kubbe mimarisinin odak yapısı olarak örneklenen Süleymaniye'nin, Sinan eserleri arasında da farklı, hatta oldukça aykırı bir biçimde ortaya çıktığı görülüyor. Bu aykırılık belki de ustayı Ayasofya ile yarışmaya kışkırtan duyguların psiko-sosyal bedeliydi. Bu nedenle Süleymaniye'nin tasarımındaki aykırılık, Selimiye'deki Ters Lâle motifinden çok daha fazla önemsenmelidir."

Süleymaniye, Sinan'ın ilk yapısı olsaydı, ana ilkeleri bakımından Ä°stanbul Ayasofya'sına benzetilen bu plan ÅŸemasının, iki yarım kubbenin eklendiÄŸi ve bu ÅŸartlarda yapıyı örten orta kubbeli kompozisyonun, haklı olarak bir öykünme hatta bazı mimar ve sanat tarihçilerinin ileri sürdükleri gibi bir kopyalama olduÄŸu düÅŸünülebilir, sorun kolayca anlaşılabilirdi. Ama aynı doÄŸrultudaki birçok denemeyle, yonca plan klasikleri baÅŸarıyla uygulandıktan sonra, iki yarım kubbeli ÅŸemaya dönüÅŸ yapma düÅŸüncesi ÅŸaşırtıcı. Sinan'ın kalfalık eserim dediÄŸi ve Åžehzade'den yaklaşık on yıl sonra inÅŸa ettiÄŸi Süleymaniye'de Ayasofya'daki gibi biraz uzunlamasına çizilmiÅŸ bir ÅŸemayı benimsemesi, bir baÅŸka deyiÅŸle önce gerekeni yapıp, farklı açılımlara gidip tekrar eski modele dönmesi Asayasofya'dan esinlendiÄŸiyle ilgili bütün bu tezleri çürütüyor ve insanları biraz da düÅŸünmeye sevk ediyor. Süleymaniye'nin kesit ve planı 16. yüzyılın ortasında, her boyuttaki denge arayışının seçkin bir örneÄŸi olarak beliriyor. Dört büyük ayaÄŸa oturan ana kubbe, avlu mihrap ekseninde iki yarım kubbeyle destekleniyor. Bu düzen otuz yıl sonra yine Ä°stanbul'da Tophane Kılıç Ali PaÅŸa Camii'nde kullanıldı. Bu arada Edirne'deki Selimiye dahil en az on büyük yapıda altı ve sekiz destekli plan çokça kullanıldı. Sinan'ın Ayasofya'yı sanıldığı kadar umursamadığı buradan da ortaya çıkıyor.

Tersine bir lâle

Plan-örtü iliÅŸkilerinin geliÅŸmesini tam bir evrimle açıklamak gerekiyor. Çünkü, ilk bakışta bir anlam verilmeyen bu aykırılık kimi çevrelerce geri dönüÅŸ olarak deÄŸerlendirilirse de bunun büyük bir yanlış olduÄŸu ortaya çıkıyor. Süleymaniye, genelde Osmanlı mimarlarının izlediÄŸi yola ve Sinan'ın geliÅŸtirmekte olduÄŸu mantığa ters bir eser. Bu aykırılık Selimiye Camii'nin bir köÅŸesine iÅŸlenmiÅŸ olan ‘Ters Lâle' motifine göre daha ilginç bir tersliÄŸi temsil ediyor. Yazar Mülayim'e göre Sinan'ın onu nasıl ve neden oraya koyduÄŸunu anlamak mümkün deÄŸil. Ama lâleyi tersten çizmede tersten okunuÅŸunda hilal anlamının çıkmasının vermiÅŸ olduÄŸu bir içtenlik duygusu olarak yorumlamak yanlış olmaz. Sinan'ın böylece kimseyi inicitmeden, ürkütmeden Ä°slam dininin sembolü olan hilali bir Ters Lâle ile Selmiye'nin duvarına iÅŸlemeyi baÅŸardığı anlaşılıyor. Zaten Selimiye'yi farklı kılan da bu ‘Ters Lâle' aslında. Ama Sinan'ın Ters Lâle'yi oluÅŸturmak için taÅŸları ters çevirdiÄŸini ve bunu sadece bu ÅŸekli oluÅŸturmak için yaptığını düÅŸünmek yanlış olur. ‘Ters Lâle' yapının bütününü tamamlayan bir parça ve Sinan lâleyi ters yaparken dahi bu bütünlüÄŸü bozmadan büyük bir ustalıkla desenini iÅŸlemeyi bildi. Sinan'ın eserlerinde geometrik bir daireselliÄŸi görmek mümkün. Sinan bütün yapıyı bir daire üzerine yüklemeyi çok iyi baÅŸardı. Piramidal ÅŸekillerden tutun da yapının konuÅŸlandırıldığı mekana kadar bir geometrik düzen ön plana çıkıyor.

Sinan'dan ‘U' düzeni

Bugün içinde yer aldığı semte adını veren Süleymaniye Külliyesi çeÅŸitli fonksiyonları karşılayan birçok yapıdan meydana geliyor. Ortada cami olmak üzere bütün yapıların bir ‘U' düzeni içinde sıralanması Sinan'ın ne kadar iyi bir planlamacı olduÄŸunu da gösteriyor. Toplum hizmetlerini gören yapılar yani hastane, okul, hanlar, imaret, çeÅŸme ve sebiller vakıf olarak yapılmış; bu çapta bir site 16. yüzyıldan sonra görülmedi. Sinan aynı zamanda yapının gizli de olsa bir ritüeli barındırması için uÄŸraÅŸ verdi. Süleymaniye'deki dörtgen alanın içindeki en uygun noktalara konulan dört büyük desteÄŸin üzerine kemerler, kemerlerin üzerinde merkezi kubbe oturtulmuÅŸ durumda. Kubbenin düÅŸey ağırlığını taşıyan ve bütünüyle kesme taÅŸlarla örülen bu dört ayağın, dinin dört direÄŸi sayılan dört halifeye atfen Sinan tarafından oraya mimari bir ustalıkla konulduÄŸu söylenir. Hz. Ebubekir (r.a), Hz. Ömer, (r.a) Hz. Ali (r.a) ve Hz. Osman (r.a) adına yapılan direkler, yapıya iyi bakıldığında bu tezi doÄŸuruluyor. Çünkü Sinan oraya bir direk daha koysa yapı daha da estetik olabilirdi diye yorumlanıyor.

Mimar Sinan sadece bunlarla yetinmeyip yapılardaki en ince ayrıntıları bile gözönünde bulundurmuÅŸ. Ses düzeni için oluÅŸturmuÅŸ olduÄŸu kubbecikler sesin yapının içine daha iyi yayılmasını saÄŸlamış. Bu sorun aslında Sinani ve Sinan öncesinde birçok mimarı uÄŸraÅŸtırmıştı. Burada Sinan'ın üstün baÅŸarılarını tek tek sıralamak mümkün deÄŸil ama içindeki o ruhu ve aÅŸkı yansıtmak meseleyi bütünüyle çözüyor. Çünkü Sinan sıradan bir inÅŸaat ustası deÄŸil. Prof. Mülayim de Sinan'ın yaptıklarını bir taÅŸ ya da bir kemerden ibaret görmenin yanlış olacağının titizlikle altını çiziyor. Ama ÅŸu nokta da var ki, Sinan Osmanlı zenginliÄŸinin yapısal ve ideolojik mantığını sindirmiÅŸ, uygarlığın güçlü soluÄŸunu gelecek kuÅŸaklara ileten tasarım ustalarından sadece biriydi. Yanındakiler de büyüktü. Ama kendisi, bütün inÅŸaat esnafını, dülgerleri, neccarları, demircileri, harç karanları, taÅŸ yontucuları ve minarecileri harekete geçirip ustaca yönettiÄŸi için kısaca imaparatorluÄŸu yansıttığı için büyüktür. Kendisini kuÅŸatan büyükleri yalın, belirgin, saÄŸlam, açık berrak ve elle tutulabilir bir somutluÄŸa çevirebildiÄŸi için de diÄŸerlerinden farklıdır. Sinan bir taÅŸ-toprak ya da kubbe meselesi deÄŸildir. "Türkleri, sanat yönünden Avrupa'dan, Arap-Ä°ran ekseninden ayıran nedir?" sorusuna cevap verebilmek için Sinan tek başına yeterli olacaktır.

e-mail:

HaÅŸim Söylemez

19.01.2002

 

 

 

<Önceki   Sonraki>
MATEMATİKÇİ PULU
HÄ°PERBOLÄ°K UZAY
FOTO MATEMATÄ°K
C.Sequin Galeri
MATEMATİK AFİŞİ
G.W.Hart galeri
KARÄ°KATÃœR
M.C.Escher galeri
MATEMATÄ°K KÄ°TABI
MATEMATÄ°K FÄ°LMÄ°